Pages

Subscribe:

12 Haziran 2013 Çarşamba

Isparta İli Tarihi 5

 elde tutabilmenin ilk koşulu, başında bulunduğum Yirminci Kolordu’nun sahası içinde olan Isparla-Afyonkarahisar-Eskişehir hattını korumaktı. Eskişehir’de İngilizler vardı. Isparta ve Afyonkarahisar’ı koruyabilirsek, İngilizleri Eskişehir’den atmak olanaklıydı. Isparta ve Afyonkarahisar’da ulusal güçleri oluşturmak için çaba harcamamıza gerek kalmadı. Bu iki kentimizde, iki din adamı, başı sarıklı iki savaşçı başa geçmiş, ulusal güçleri, deneyim sahibi bir komutanın tutumu ve uzak görüşlülüğüyle örgütlemiş ve ilk anda yadırganacak bir kararla komutayı da kendi ellerine almışlardı. Isparta’da Hafız İbrahim Efendi, Afyonkarahisar’da Hoca İsmail Şükrü Efendi..." Ali Fuat Cebesoy ‘un böylesine övgüyle andığı bu iki kişiden Hafız İbrahim Efendi, Kuva-yı Milliye’nin Isparta’daki örgütlenmesinde en ön sırada yer aldı ve Sivas Kongresi sonrasında oluşturulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Isparta Şubesi Başkanlığı’na getirildi. Ispartalı gönüllülerden oluşturduğu Demiralay ise, Yunanlılara karşı kurulan Denizli-Sarayköy Cephesi’nde önemli yararlılıklar gösterdi. Büyük Millet meclisinde Isparta Milletvekili olarak yer alan Hafız İbrahim Efendi’nin "Demiralay" soyadını alması da yine bu çabaları dolayısıyla olmuştur. Isparta’da işgal kuvvetlerine karşı oluşan tepkiden dolayı doğrudan işgale girişemeyen İtalyanlar, 
birkaç subay ve süvariyle Isparta’ya gelerek, asayiş gayesiyle küçük bir müfreze bulundurmak isteğinde bulundular. Ancak İtalyanların bu teklifi Ispartalılar tarafından tepki ile karşılanır. 1919 yılı Ağustos ayının ortalarında sekiz bin kişinin katıldığı bir protesto mitingi yapılır. Sonunda İtalyan subay ve askerleri Isparta’dan ayrılmak zorunda kalarak Antalya’ya geri dönerler. Ekim 1919’da Antalya İşgal Komutanı General Emilton’un beraberinde 168 atlı olduğu halde otomobil ile Çerçin yolundan Isparta’ya hareket edeceği, ayrıca 2 tabur askerin emre hazır olduğu Burdur Telgraf Müdürü tarafından Hafız İbrahim Bey’e haber verilir. Hafiz İbrahim Demiralay bu olayı şöyle anlatır: " Mesele mühim ve nazik idi. Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Mustafa, 68. Alay S. Tabur Komutanı Yİüzbaşı Hüsnü Beyler ile vazifeyi yerine getirmeyi üstümüze aldık. Çünür ve Çerçin şoselerinin birleşme noktasında pusu kurarak gelmelerini bekledik. Otomobilin etrafını süvariler çevirmiş yavaş yavaş geliyordu.
 Yanımıza yaklaştığında kuvvetlerimizin dur emrine itaat ederek otomobilinden indi. Evvela süvarilerin silahları alınarak askeriye deposuna, hayvanları da depoya gönderildi. Kumandanın otomobilini de iki çete ile el koyarak hükümete, korunmak üzere gönderdik. Ben kısa yoldan Mutasarrıfa daha evvel ulaşıp görüşerek sözlü uyarıda bulundum: Siz hükümet lisanıyle ne suretle idare ederseniz ediniz. Bizim isteğimiz bu adama bir bardak su dahi vermeyerek, bir saat sonra geldiği yere çevrilmesidir. Bu yapılmazsa öldüreceğiz. Talat Bey resmi lisanla, bir saat güçlük çekerek bir daha gelmemek şartıyla geri göndermeyi başardı. Biz de Isparta sınırları dışında silahlarını teslim ederek serbest bıraktık." Mutasarrıf Talat Bey, İtalyan Komutan ile konuşurken Hükümet binasının başka bir odasında şöyle bir konuşma geçtiği belirtiliyor: "İtalyanların halka yaranma politikalarına kanan birisi: - Hafız! İtalyanlardan bize ne zarar var? Memlekete birçok iyilikler getirecekler, hastahane açacaklar, bol paralı müesseseler yaparak memleketi yükseltecekler, çok ileri gidiyorsun, yoksa Isparta sırf senden mi sorulur? Hafız İbrahim ise, kendisi gibi düşünen çoğunluğa tercüman olarak şu sözlerle cevap verir: - Evet benden sorulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız