13.152 kişinin yaşadığı
belirtilmektedir. Yine 1877 Konya Vilayet Salnamesinde Isparta merkez
kazada 22 cami, 18 mescid, 1 mevlevihane, 23 medrese, 3 kütüphane, 3 Rum
Ortodoks kilisesi, 1 Ermeni kilisesi, 6 han, 5 hamam, 542 dükkan, 5
fırın, 1 tabakhane bulunduğu kayıtlıdır.
1882 Konya Vilayet Salnamesine göre, Isparta Merkez kazanın nüfusu
hakkında şu bilgiler yer almaktadır. 14.251 kadın, 13.905 erkek olmak
üzere toplam 28.156 müslüman, 2.163 kadın 2.239 erkek olmak üzere toplam
4.402 Rum Ortodoks, 205 kadın, 346 erkek olmak üzere toplam 551 Ermeni
Gregoryan dinsel dağılımı bulunmakta ve toplam 33.109 kişi yaşamaktadır.
1885 yılında yapılan bir tesbitte Isparta merkez kazada, 4.3561’i
müslüman, 4.524’ü Rum Ortodoks ve 619’u Ermeni Gregoryan olmak üzere
48.704 kişinin yaşadığı belirtilmektedir.
Isparta, 1919-1923 arası Mütakere ve Milli Mücadele Dönemi’nde,
işgal ve çatışmalardan sınırlı etkilenen, sayılı kentlerdendir. Isparta
Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Mondros Mütarekesi günlerinde,
Konya Vilayeti’ne bağlı Hamidabad Sancağı’nın merkezidir. Sancağın
1914’te 45.000 dolayında olan nüfusu, yöre Rumlarının birinci Dünya
Savaşı sonrasında Yunanistan’a göçmeleri nedeniyle, 40.000’nin altına
düşmüştür. Sancağın merkez kazası dışında dört kazası vardır. Bunlar;
Eğirdir, Şarkikaraağaç
, Uluborlu ve Yalvaç’tır. Başlıca
ekonomik etkinliği gülyağcılık, halıcılık ve haşhaş üretimidir.
Isparta’nın dış satımı da bu ürünlere dayalıdır.
İhtilaf Devletleri arasında paylaşıma ilişkin ön pazarlıkların sona
erdiği ve Ege’de ilk Yunan işgalinin başladığı günlerde, Isparta
yöresinin, İkinci Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa dışındaki hemen tüm
mülki yöneticileri, Damat Ferit Paşa Hükümeti ile sıkı ilişki
içindeydiler. Bunlar, İtilaf Devletleri’ne boyun eğme siyasetine bağlı
olarak, gelişen işgallere karşı anılmaya değer bir tepki
göstermiyorlardı. Eşraftan bazı kişiler ise Antalya’da İtalyan
temsilcisi Marki Granti ile görüşüp, İtalyanları Isparta’ya
çağırmışlardı. Buna karşın, eşraf ve yerel yöneticilerinin büyük
çoğunluğu Anadolu topraklarının açık açık pazarlık konusu edilmesine
tepki gösteriyorlardı. Yer yer başlayan işgalleri direnişle
karşılamaktan yana bir tutum takınıyorlardı. Nitekim, halkı ölçülü
davranmaya çağırmak üzere, Mayıs 1919 ortalarında Isparta’ya gelen
Şehzade Abdurrahman Efendi, kasabada oldukça soğuk karşılanmıştır.
Yunanlıların İzmir yöresinde, İtalyanların da Antalya’daki işgalleri
başlar başlamaz Isparta eşrafından ileri gelenler ivedilikle bir araya
geldiler ve direniş yollarını araştırmaya koyuldular. Isparta’daki yerel
direniş örgütlenmesinin önderliğini ise, Talapaşazade Hafız İbrahim
Efendi ile Müftü Hüseyin Hüsnü Efendi yapıyorlardı.
Hafız İbrahim Efendi, İtalyanların
Burdur üzerine harekete geçtiklerini öğrendikten sonra, İkinci Ordu
Müfettişi aracılığı ile İstanbul’a bir telgraf çekmiş ve İtalyan
harekatı ile ilgili olarak hükümetten ivedi bilgi istemiştir. İbrahim
Efendi’nin telgrafında, Isparta yöresi halkının işgale hiçbir biçimde
boyun eğmeyeceği ve şiddetle direneceği kesin bir dille belirtilmiştir.
Bu arada, Hafız İbrahim Efendi ve İhtiyat Zabitleri Cemiyeti’nin
öncülüğüyle, "Demiralay" adı verilen bir direniş örgütü oluşturmuş ve bu
örgüt içinde yer almaları için tüm Isparta gençliğine çağrıda
bulunmuştur. İtalyan birlikleri 28 Haziran 1919’da Burdur’u işgal edip
Isparta’ya ulaştıklarında, Demiralay örgütü hızla gelişiyordu. Nitekim,
İtalyan işgalinin kırılmasında ve bir hafta gibi kısa bir süre içinde
geri çekilmek zorunda kalmalarında bu örgütün protesto gösterilerinin
önemli bir payı olmuştur. Isparta’nın yanı sıra Uluborlu ve Eğirdir’de
de tepkiler görülünce, İtalyan İşgal Komutanlığı, harekatını daha çok
kıyı kentlerinde yoğunlaştırmıştır.
Milli Mücadele’nin ilk Garp Cephesi Komutanı Ali Fuat Cebesoy,
Isparta direniş örgütlenmesinin, o dönemde, Kuva-yı Milliye içinde
oynadığı önemli rolü şöyle anar:
" Anadolu’nun belirli bir bölümünü
12 Haziran 2013 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız
Mutluluk Duyarız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder