Pages

Subscribe:

2 Temmuz 2013 Salı

Aksu İlçe Tanıtımı 12

Yaklaşık yılda üretilen 13.000 ton elmanın bir kısmı bahçede bir kısmı da ilçe merkezindeki ve Eğirdir’ deki Soğuk Hava depolarında muhafaza edildikten sonra pazarlanmaktadır. Elmanın yanında, Armut, Ayva, Ceviz, Kiraz, Vişne, Dut, Şeftali, Zerdali ve Fındık da yetiştirilmektedir. Ayrıca Tarım ilçe Müdürlüğü gözetimi altında, seralarda kekik,domates salatalık, marul gibi meyve ve sebzeler yetiştirilmektedir.

 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla kurulan seralarda örtü altı sebze yetiştiriciliği İlçe merkezinde ve köylerinde 2985 sığır, 14l3 koyun ve 10839 keçiden yılda yaklaşık 2.000 ton süt elde edilmektedir. Pazarlama yapılmadan bunun tamamı süt ve süt mamülleri olarak tüketilmektedir. Yerli ırk ineklerin ıslahı için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının finanse ettiği 40 inek dağıtılmış, Süt merkezinde üreticinin sütleri toplanarak pazarlanmaktadır.
 ARICILIK
 İlçe merkezi ve köylerinde bulunan 10 üretim çiftliğinde yaklaşık 20 ton alabalık üretilmektedir. Göçer arıcıların dışında ilçede bulunan 1200 adet arı kovanından yaklaşık 20 ton bal elde edilmektedir.
AKSU İLÇE KÖYLERİ
Köyler: Eldere • Elecik • Karacahisar • Karaği • Katipköy • Koçular • Kösre • Sofular • Terziler • Yakaafşar • Yakaköy • Yılanlı • Yukarıyaylabel

Aksu İlçe Tanıtımı 11

 AKSU İLÇE EKONOMİ
 EKONOMİK YAPISI
 İlçe halkının temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olmakla beraber 170 vergi mükellefi tüccar ve esnaf mevcuttur. Ağaç işleri üzerine kurulu küçük atölyeler ilçenin ihtiyacını karşılamaktadır. 80 işçi çalıştıran Karacahisar köyündeki AY-SU su şişeleme fabrikası ilçenin en büyük sanayi kuruluşudur.

 TARIM VE HAYVANCILIK
 Tahıl ürünleri ve baklagillerin yetiştirildiği Aksu ilçesinde Elma üretimi önemli bir yer tutar. 69.0l0 dekar ekilen arazinin 5l.040 dekarı kıraç, 17.970 dekarı sulaktır. Sulanan arazinin 7.500 dekarında 160.000 elma ağacı mevcuttur.

Aksu İlçe Tanıtımı 10

. AKSU İLÇE BARAJ VE GÖLETLER
 SU TURİZMİ Sorgun Barajı Sorgun Yaylası’nda yapımı 1998 de tamamlanan barajda 1999 yılında su tutulmaya başlanmıştır. Sulama amaçlı yapılan barajdan Aksu Enerji aracılığıyla Eğirdir Gölüne de su verilmektedir. 24 m derinliğe sahip olan Sorgun Baraj Gölü Eğirdir Gölü’nün yedek deposu gibidir. Gölün bulunduğu alanın cezbedici bir tabii güzelliği vardır. Sorgun Barajı olta balıkçılığında önemlidir. Koçular Göleti 1997 yılında yapımı tamamlanmış olup aynı yıl su tutulmaya başlanmıştır. Kapalı devre sulama sistemi 2011 yılında tamamlanmıştır. Aynalı sazan ve sazan balıkları’nın yaşadığı gölet olta balıkçılığı için idealdir. Karağı Göleti Karağı Köyü yakınlarına 1997 yılında yapılan gölet Karağı Köyü’nün sulama ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Ulaşımının rahat ve kolay olması olta balıkçılarının rahbetini artırmaktadır.

aksu ilçe4 harita
 AKSU İLÇE ULAŞIM
 ISPARTA İLİ AKSU İLÇESİ, ISPARTA MERKEZE 62 KM OLUP, AKSU’YA EĞİRDİR-ISPARTA KARAYOLUNU TAKİBEN, EĞİRDİR MERKEZİNDEN 4 KM SONRA SAĞA DOĞRU AKSU-SÜTÇÜLER YOL AYRIMINDAN DÖNÜLEREK 18 KM İÇERİDE, YILANLI KÖYÜNDEN SONRA SOLA 6 KM GİRİLEREK ULAŞILABİLİR. AKSU SEYEHAT MİNİBÜS SAATLERİ ŞÖFÖR İSİMLERİ VE TEL.NUMARALARI AKSU-ISPARTA ISPARTA-AKSU 08.15 07.00 Bekir S.ŞENOL 0 543 502 26 10 09.30 07.45 Ali DEMİREKİN 0 535 967 17 86 10.30 09.30 Engin KARLIDAĞ 0 530 441 72 62 12.00 10.30 Soner YAMAN 0 544 276 97 43 13.30 11.45 F. Mustafa ŞENOL 0 533 249 91 40 15.30 13.30 17.00 15.30 17.30 17.00 18.30 18.30 AKSU BELEDİYESİ MİNİBÜS SAATLERİ ŞÖFÖR İSİMLERİ VE TEL.NUMARALARI AKSU-ISPARTA ISPARTA-AKSU 07.30 14.30 Yaşar DEMİRAY 0 535 513 87 26

Aksu İlçe Tanıtımı 9

 AKSU İLÇE YAYLALARI
Barak Yaylası Koçular Köyü ile Pazarköy arasında bulunan yayla büyükbaş hayvan beslemek için oldukça uygundur. İlçe merkezimize 11 km uzaklıkta bulunan yaylanın rakımı 1400 m’dir. Çayır Yaylası Aksu İlçe merkezine 23 km uzaklıkta olup rakımı 2100 m’dir. Özellikle Karakoyunlu yörüklerinin yazladığı yaylada şu an hayvancılık çok az yapılmaktadır. Yaylanın ziyaretçileri çoçukluğu yaylada çadırda geçmiş orta yaş kuşağıdır.

 Sorkun Yaylası İlçe merkezine 12 km uzaklıkta olup büyük bölümü baraj suyu altında kalmıştır. 1550 m rakımı olan yaylanın doğal güzelliğini baraj gölü tamamlamıştır. TRT televizyonunun ilk dizilerinden olan ”Kuruluş” dizisinin büyük bölümü bu yaylada çekilmiştir. Melikler Yaylası Yenişarbademli ile Aksu Yaka Köyü sınırlarında yer alan Melikler Yaylası ilçe merkezine 29 km uzaklıkta olup rakımı 1750 m ‘dir. Dağcıların ve arıcıların konakladığı yaylaya kekik kokusu ayrı bir özellik katmaktadır

Aksu İlçe Tanıtımı 8

 Kutsal alanın esas tanrıçası, Timbriada Antik Kentinde olduğu gibi Kybele olup tanrıça, “Meter Theon Vegeinon” olarak isimlendirilmiştir. Alanda ayrıca Eurymedon (Köprü Çayı Tanrısı), Zeus (Baştanrı), Hermes (Haber Tanrısı), Demeter (Tarım ve Bereket Tanrısı) kültlerine tapım vardır. Ayrıca kent sikkelerinde her iki tanrı birlikte tasvir edilmiştir. Mağaranın önünde 1977 yılında ortaya çıkarılan Eurymedon Tanrısının heykeli Isparta müzesinde sergilenmektedir. Roma döneminde kutsal alanın önünde Eurymedon

köprü çayı üzerine kesme taşlardan yapılmış olan Roma Köprüsü, tek tonoz kemerli bir köprüdür. Köprü kemerinin her iki yanındaki kemer kilit taşları üzerine tanrı Eurymedon’un portre - büstü oyulmuştur. Köprünün genişliği ve bölgedeki antik yollar incelendiğinde, kutsal alanın yol bağlantıları üzerinde bulunduğunu göstermektedir. Benzer şekilde Perge’den Antiocheia’ya uzanan antik yolda köprüçayın üzerinde farklı boyutlarda iki köprü daha bulunmaktadır. Roma köprüsü çevredeki diğer iki antik kentle beraber değerlendirildiğinde Beyşehir Gölüne kadar Yenişarbademli üzerinden uzanan bir yolun varlığını desteklediği düşünülebilir. Kutsal alanın bölgedeki özelliği antik yol üzerinde olması ile kült alanına farklı bir boyut kazandırmasıdır.

Aksu İlçe Tanıtımı 7

Yapılan analizler sonucunda mağara içinde akan suyun Zindan mağarasının yakınındaki Başpınar suyuna özdeş, kalsiyum ve mağnezyum değerlerinin yüksek olduğu ve cildi güzelleştirici etkisinin olduğu ortaya çıkmıştır. Mağara girişinde siyah, beyaz ve kırmızı taş tesseradan yapılmış Eurymedon (Köprüçayı Tanrısı) başı, iki yanında yunus motifi, altta ve üstte kanatlı uçan erkek motifleri olan mozaik bulunmaktadır. Zindan Mağarası önündeki Eurymedon Kutsal Alanı, Timbriada Antik kentine bağlı bir alandır. Mağara civarında yapılan

 kazılardan elde edilen bilgilere göre erken Helenistik dönemden itibaren yazıtların içeriğinden ise M.S. 1 ve II yüzyılda kutsal alanın yapıldığı tespit edilmiştir. Kutsal alan erken dönemlerde açık hava tapınağı şeklinde kullanılmış olmalıdır. Açık Hava Tapınağı, mağaranın önünden alt kısımdaki yürüme zeminine kadar basamaklı inşa edilmiş fakat zaman içinde birtakım değişikliklere uğramıştır. Bu günkü arkeolojik veriler tapınağın Roma döneminde yoğun mimari yapılaşma geçirdiğini göstermiştir. Bu kutsal alan uzun yıllar önemini korumuştur.

Aksu İlçe Tanıtımı 6

Toplam : 5360 ilçe nufusudur. İlçemiz Bayan Nüfus: 2695 İlçemiz Erkek Nüfus: 2665 olmak üzere toplam 5360 kişinin yaşayan mevcut kişinin kütük kaydı vardır.

AKSU İLÇE TURİZM
 AKSU MAĞARALAR
 Aksu İlçesinin 2 km kuzeydoğusunda bulunan Zindan Mağarası, Aksu Çayı boğazının güneye bakan yamacında deniz seviyesinden 1300 m. yüksekliktedir. 765 metre uzunluğunda olan mağara yatay yönde gelişme göstermiştir. Yarı aktif olan mağara, içinde değişik Damlataş, Akmataş, Kenartaş ve yer altı deresinin oluşturduğu aşınım ve birikimlere sahiptir. Bazı kesimlerinde ise minyatür kanyonlar oluşmuştur. Mağaranın sonunda “Hamam” diye isimlendirilen kısımda tabanda mozaik biçimli kalsit kristalleri en özgün şekillerdir.

Aksu İlçe Tanıtımı 5

Mikdat Paşa bazı Muharebeler neticesinde Yılanlı oğullarını ve eşkıya takımını ortadan kaldırmıştır. Yılanlı oğullarının baskısı neticesinde Anamas yöresindeki halkın göç etmek zorunda kaldığı rivayet edilmektedir.Kurtuluş savaşı yıllarında Kuva-i Milliye hareketine yöre halkı her türlü desteği sağlamıştır.Aksu yöredeki 15 köyün bağlı olduğu Eğirdir’in Yenice Bucağı iken, 1954 yılında Yenice, Bucak, Mirehor ve Akcaşar köylerinin birleşmesi ile Anamas beldesi olmuş, 26.05.1965 tarih ve 3427 sayılı kararname ile Aksu İsmini almış, 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla İlçe statüsüne girmiştir.

 AKSU İLÇE NÜFUS
2007 Nüfus sayımı sonuçlarına göre İlçemizin Nüfusu; İlçe Merkezi :1903 Yakaafşar kasabası :727 Eldere Köyü :141 Elecik Köyü :116 Karacahisar Köyü :325 Karağı Köyü :301 Katip Köyü :108 Koçular Köyü :258 Kösre Köyü :140 Sofular Köyü :298 Terziler Köyü :51 Yaka Köyü :270 Yılanlı Köyü :425 Yukarı Yaylabel Köyü :297

Aksu İlçe Tanıtımı 4

Eğirdir kazasının bir nahiyesi olarak varlığını sürdürmüştür. 1478-1501-1522-1568 yıllarında gerçekleştirilen tahlillerin yer aldığı defterde, Anamas’ ın Eğirdir’e bağlı bir nahiyesi olarak kaydedildiği görülmektedir. XVI. Yüzyılda ulaşım şartlarının zor olmasına rağmen Anamas’ın bazı köylerinde Pazarlar kurulduğu bilinmektedir. XVI. Yüzyıldan sonra Anamas yöresinde göç oba hayatı yaşayan yörüklerin oldukça yoğun bir nüfusa sahip olduklarını yapılan araştırmalar ortaya koymaktadır.I8. Ve 19. Yüzyıllarda Yılanlı oğullarının

Aksu tarihinde önemli bir yeri vardır. Yılanlı oğullarının nereden gelip, nasıl yerleştikleri konusunda da kesin bir bilgi yoktur. Cevdet Paşa tarihinin 2. Cilt 1198 yıl olayları arasında Yılanlı oğullarından Şeyh Ali Ağa’ nın kardeşleri kör Hasan ve Deli İsmail’in zulmü anlatılmaktadır. Kör Hasan ve Deli İsmail’in zulümleri ile ilgili şikayetler saraya kadar ulaşmıştır. Bunun üzerine, bunların ortadan kaldırılması görevi Karaman Valisi Vezir Mikdat Paşa’ya verilmiştir.

Aksu İlçe Tanıtımı 3

Tarihi Roma köprüsü ve Antik kentlerin konumu gözönüne alındığında Timbriada ve Eveymoden bölgesinin Romalılar döneminde savunması kolay, ticaret yolu üzerinde önemli bir merkez olduğu anlaşılmaktadır. Adada (Karabavullu)’dan gelip Zarzila (Kasımlar) üzerinden Anabura (Enevre)’ye giden ticaret yolu Aksu üzerinden geçmektedir. Roma imparatorluğunun ikiye ayrılması (395) ile Bizans (Doğu Roma) toprakları içinde kalan Aksu yöresi Akrotiri (Eğirdir) Pisikoposluğu’na bağlı bir yerleşim alanı olarak varlığını sürdürmüştür.

Emeviler’in İstanbul’a kadar ulaşan akınları sırasında kısa bir süre Müslüman Arapların hükümranlığına giren Aksu yöresi 1080 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin bir toprak parçası olmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğollara yenilmesi ile başlayan beylikler döneminde merkezi Eğirdir olan Hamit oğulları beyliğine bağlanan Anamas yöresi Hamit Oğulları beyliğinin Osmanlı sınırlarına katılması ile Konya sancağına bağlı

Aksu İlçe Tanıtımı 2

AKSU İLÇE TARİH
 Aksu İlçesinin bilinen tarihi M.Ö. 2000’li yıllara uzanmaktadır. Bugünkü Aksu İlçesinin Akcaşar Mahallesi’nin üstünde bulunan

Antik Kent, Timbriada M.Ö. 2000 yıllarında Arzava Krallığına bağlı Pisidia bölgesinin önemli bir şehridir. Pisidia bölgesi Arzava krallığına bağlı iken sırasıyla Friğler’in, Lidyalılar’ın, Persler’in büyük İskender’in ve Romalıların hükümranlığına girmiştir. Timbriada Romalılar döneminde en parlak dönemini yaşamıştır. Yörede bulunan sikkelerin, mezar taşlarının ve heykellerin incelenmesinden M.Ö. I. Ve II. Y.Y.’da sikke basıldığı ve önemli bir yerleşim kenti olduğu anlaşılmaktadır.

Aksu İlçe Tanıtımı 1

İSPARTA İLİ AKSU İLÇESİ
AKSU İLÇE TANITIM
aksu,isparta aksu,aksu isparta

aksu resimler,aksu fotoğraflar,aksu manzaralar,aksu görüntüler,aksu haber,aksu harita,aksu video,aksu spor,aksu yemekleri,aksu ulaşım,aksu turizm,aksu otel,aksu yurt,aksu pansiyon,aksu konaklama,aksu konut,aksu emlak,aksu kiralık,aksu satılık,aksu arsa,aksu daire,aksu lojman,aksu ekonomi,aksu sanayi,aksu ticaret,aksu tarım,aksu iklim,aksu sağlık,aksu hastahaneleri,aksu devlet hastahanesi,aksu mağara,aksu kaymakamlık,aksu belediye,aksu meb,aksu eğitim,aksu okul,aksu kurs,aksu lisesi,aksu doğa,aksu gezi,aksu tatil,aksu turist,aksu dernek,aksu kültür,aksu nüfus,aksu tarih,aksu coğrafya,aksu

12 Haziran 2013 Çarşamba

Isparta İli Tarihi 18

Timur’un Eğirdir’i zapt ettiğinde adaya kaçan halkı öldürülmekten kurtardığı söylenir. Rivayete göre, Timur Eğirdir’e gelip halka işkenceye başlayınca bu kişi halka eziyet etmemesi için Timur’a ricada bulunmuştur. Timur bu ricayı kabul etmeyince “Senin gibi Emir’e zort” demiş, o da öfkelenip boynuna taş bağlatarak göle atmış; fakat, gölde batmayan ve askerlere taş atan şeyh gölden çıkarak, her rastladığı yerde Timur’a “Zorttt” demeye devam etmiştir. Bu nedenle adı Zorti Baba olarak kalmıştır. Şeyh Muslihiddin Türbesi: Yeşilada (Nis) içinde olup, ahşap bir mezar ve mescitten ibarettir. Mescid kısmına ahşap bir merdivenle çıkılır. Çatı alaturka kiremitle kaplıdır. IX. veya X. yüzyılda yaşadığı sanılmaktadır. Türbesinde bulunan dikişsiz bir gömlek Konya Müzesine gönderilmiştir. Yunus Emre Türbesi: Gönenin doğusunda çam ormanları arasında Yunus Emre’nin türbesinin olduğu belirtilmektedir. Türbede bulunan mezarların ermiş insanlara ait kutsal mezarlar olduğuna inanılmaktadır. Mezarların bulunduğu ormana Manastır (mana-sır) denilmiştir. Yeni adı Pazar Mahallesidir. Türbenin girişinden itibaren sağ başta sıra ile 
Yunus Emre, Taptuk Emre, Buharalı Sinan Efendi, Vakıf Kurucusu Şeyh Sadettin Efendi mezarlarınin bulunduğuna inanılmaktadır

Isparta İli Tarihi 17

 Elde bulunan Veli Baba Menakıbnamesi ile kasabada bulunan Veli Baba Türbesi şeceresinden alınan bilgilere göre; Veli Baba, Miladi Ağustos 1533’de Uluğbey’de doğmuş, büyümüştür. Dedesinin adı Veliyittin Gazi, babasının adı Hüseyin Veli (Seyyid Hüseyin Gazi), annesinin adı ise Hatice Sultan’dır. Veli Baba’nın gerçek adı Hüseyin’dir. Bu bilgilere göre Veli Baba Sultan 16 ve 17. yüzyıllarda yaşamış bir kişidir. M.1613 / 1630 yılında IV. Murat’ın başkumandanı Murtaza Zor Paşa, Bağdat Seferi için İç Anadolu, Ege ve Akdeniz yöresinden asker toplamaya çıktığında Isparta Uluğbey’den de geçer. O zamanlar türbenin olduğu yer üzeri açık bir mezarlık halindedir. Veli Baba Murtaza Zor Paşa ve ordusuna izzet, ikram ve kerametler gösterir. Murtaza Zor Paşa da, Veli Baba’dan duyduğu yakınlık, sevgi, hürmet ve iyilikten dolayı Isparta mütesellimine emir yazarak, üzeri açık mezarlığın türbe haline getirilmesini ve bitişiğine de bir cami yaptırılmasını ister. Yapımına başlanan türbe H.1038 / M.1622’de Murtaza Zor Paşa’nın Bağdat Kalesi önünde şehit düşmesiyle yarım kalır. Türbe daha sonra M.1858’de köy halkından Ramazan bin Halil’in yardımıyla tamamlanır. Türbe Veli Baba zamanında yapılmaya başlandığından Veli Baba Türbesi diye adlandırılmıştır. Türbenin içinde Veli Baba’nın aile fertleri ile büyük dedelerinin ve amcasının mezarları bulunmaktadır. 
Diğer Yatırlar: Çelebiler Mahallesinde Bostan Çelebi, Hastane Caddesinde Leblebici Dede, Sidre Tepesinde Muharrem Dede, Yenice Mahallesinde Tez Murat Dede, Lağus (Yakaören) Şeyh İsmail, Kavak Dede, Aslan Baba, Çünür Mahallesinde Yakup Dede, Niyazi ve Kerim Babalar, Ali Köyünde Şeyh Mehmet Kadı, Hacılar Köyünde Şeyh Ali Dede, Sav Köyünde İlyas Dede, Destab ve Sinan Babalar bulunmaktadır. İncili Çavuş Türbesi: Sav Kasabasında İncili Çavuş’a ait olduğu söylenen içi boş bir türbe vardır. Türbe kövke taşından yapılmış, sekizgen gövdeli ve konik çatılıdır. İncili Çavuş’un İstanbul Aksaray’da bir mezarı vardır. Sağaşık Mezarı: Isparta-Antalya karayolu üzerinde Sağaşık denilen bir mezar vardır. Çocuğu yaşamayan kadınlar ile çocuğu hastalıklı ve sıska olanlar, burayı ziyaret ederek adak adarlar. Mübarizeddin Ertokuş Türbesi: 1224 yılında Mübarizeddin Ertokuş tarafından yaptırılan medresenin batı kısa tarafına ekli bir türbesi vardır. Medresenin doğusunda yeralan anıtsal kapıdan girilince, batı tarafta mihraplı bir mescidin sağına gelen üç girişten türbeye girilir. Türbe sekizgen planlı olup, tamamiyle tuğladan yapılmıştır. Türbenin içinde taş sandukalı bir kabir vardır. Ceset sanduka içinde olmayıp, girişi öndeki mescid kısmının zemini altında kalmış olan kripta kısmındadır. Türbenin içindeki sandukanın kaide kısmı mavi çini ile süslü olup, çinilerin bir kısmı kaybolmuştur. Şeyhül’islam Elberdai Türbesi: Eğirdir Yazla Mahallesinde, caminin doğu tarafındadır. 
Yapı kare planlı ve kareden kubbeye geçişte Türk üçgenleri vardır. Türbenin batı tarafı açıktır. Üzeri çatı ile örtülü türbenin çatı kiremitleri önce alaturka tipi kiremit iken, 1993 yılında Vakıflar tarafından yapılan onarımla Marsilya tipi kiremit ile kaplanmıştır. Bu kişi Türkistan’da Semerkant civarında Berda vilayeti halkından olup, H. 765 / M. 1364 yılında Hicaz’a gitmiş ve orada Hızırbey’e rastlar. Hızırbey onu Eğirdir’ e davet eder. Bu husus H. 1225 / M. 1810 yılında Yılanlıoğlu Şeyh Ali tarafından Ispartalı hattat Yunuszade Hacı Halil Efendiye yazdırılan ve ağanın Eğirdir’de yaptırdığı medreseye konan kitapta yazmaktadır. Elberdai’den sonra yerine damadı Pir Mehmet geçmiştir. Sonra Şeyh Mehmet Çelebi tekkenin başına geçmiştir. Halen türbe bu isimle anılır. Bu türbede Burhanettin Efendi (ölümü H. 970 / M.1573) şeyhlik yapmıştır. Baba Sultan Türbesi: Yazla Mahallesindedir. Anayolun hemen kuzeyinde, sekizgen gövdeli ve konik çatılıdır. Kövke taşı ile yapılan türbe Selçuklu sitilindedir. Her yüzde kör kemerler olup, karşılıklı ikisinde pencere, birinde giriş kapısı vardır. Çatı da sekizgen koniktir. Türbe kapısında bulunan kitabeye göre, Hamidoğlu İlyas Bey tarafından H. 759 / M. 1358 yılında İsa bin Musa isimli şahıs için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Türbe içinde Baba Sultan’dan başka Sureti Baba (Zorti Baba) ile Palaz Baba adlı kişiler de vardır. Türbe içindeki kişinin,

Isparta İli Tarihi 16

ve yaşadığı zamana dair bir bilgi yoktur. Halk dilinde, Seydi Halife’nin Isparta’da Şeyhi Feraiz’de hocası ve üstadı olduğu, Seydi Halifenin ölümünden sonra, Feraiz’de şüpheye düştüğü halde Halife Sultan Türbesine giderek zorluklarını giderdiği söylenir. Şu halde adı geçen eserin, Halife Sultan tarafından, Alaaddin Efendiye bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bundan da Seydi Halifenin, Şeyh Alaaddin’den önce yaşadığı, eserin Alaaddin Efendinin ölümünden sonra yazıldığı sonucuna varılmaktadır. Timurlenk’in Hamid Eli yöresine geldiğinde bu tarikata sevgisinden dolayı Ispartalılara kötülük yapmadığı söylenir. Şeyh Alaaddin Efendi (Aldan Efendi): Isparta’nın Gülcü Mahallesinde Hergele Meydanı doğusundaki “Binti Emir Mezarlığı” içinde bulunur. Yapı dikdörtgen ve kiremitli bir çatı ile örtülmüş olup, yeni yapıdır. Erdebili Tarikatından olup, yukarıdaki açıklamalara göre Seydi Halifenin Halifesi (şeyhin vekili) olduğu anlaşılmaktadır. Hace’i Sultani (Abdülkadir Geylani): Hisar Mahallesinde, dikili taş yanında “Uyuoğlu Tekkesi” adıyla bilinen yerde yatan Abdulkadir Efendi aslen Ispartalı olup, I. Murad zamanı bilginlerinden Mevla Ali Tusi’ye hizmet ederek bazı rütbe ve memurluklar almıştır. Daha sonra Fatih Sultan Mehmet’e hocalık etmiştir. H. 857 / M. 1453’den 1467’ye kadar Başbakanlıkta bulunan büyük vezir Mahmud Paşa’nın karalamasıyla azledilmiş ve Isparta’da oturmaya mecbur edilmiştir. Sonra hastalığa tutularak ölmüştür. Adı geçen zat,ünlü Abdulkadir Geylâni’nin kurduğu tarikata üye olmuş, adını ayırmak için Hace-i Sultanî denmiştir. Sakalını kına ile boyadığından 
“Kınalı Abdülkadir Efendi” de denir. Türbesi karşısındaki delikli taştan sıska ve hasta olan süt çocukları geçirilerek sağlıklarına kavuşacaklarına inanılır. Gökveli Sultan (Şeyh Recep): Günümüzde bulunmayan Harabizade Medresesi içinde Kavaklı Camii bitişiğinde gömülü olan Gökveli Sultan veya Şeyh Recep Efendi, Isparta’ya Horasan’dan gelmiştir. Kendisinin bir çok kerametleri vardır. En önemlisi 3-4 yaşındaki yürüyemeyen çocukların bu türbe çevresinde üç defa dolaştırılarak yürümeye başlamalarıdır. Bunun için Cumartesi ve Çarşamba günleri çocuklar türbeye götürülür. Bu nedenle şeyhe “ayak dedesi” denilmiştir. Sıtma Dedesi: Piri Mehmet Efendi zamanında ve ondan sonra yaşadığı sanılmaktadır. Bu zatın sıtma tutanları, ısıtılmış söğüt yaprakları üzerine yatırarak terlettiği, sonra söğüt ağacı yapraklarını ve kabuklarını kaynatıp, hastalara içirerek iyileştirdiği söylenir. Yatırın yeri daha sonra yapılan şehir düzenlemeleri dahilinde kaldırılmıştır. Hızırabdal Sultan: Hızırbey Mahallesinde kendi adıyla anılan türbede gömülüdür. Eldeki vakfiyelere göre H. 880 / M. 1476 tarihinde Nakşibendi Halifesi olarak Isparta’ya yerleşmiş, müritlerince yetiştirilen ürünlerle tekkesinin gelirini sağlamıştır. Hızır Abdal H. 937 / M. 1531 yılında ölmüştür. Bu zat aslında Nakşibendî iken, buraya sığınan Bektaşilerin etkisiyle tekkesi zamanla Bektaşi tekkesi haline gelmiştir.
 Teberdar Mehmet Dede: Mevlevi şeyhidir. Eskiden Mevlevihane’de gömülü olan bu kişi oruçlu ve yaya olarak birkaç defa Hicaz’a gittiği rivayet edilir. Dönüşte Şam’a uğrayarak Kartal Dede’den halifelik almış, Isparta’ya yerleşerek Mevlevihane’de ayin yaptırmıştır. H. 1012 / 1032 yıllarında sağ olduğu Sefinevi Mevleviye’de yazılıdır. Bu kişinin sarılıklı hastaların dil altını ustura ile kesip, biraz kan akıtarak sarılık hastalığını tedavi ettiği söylenir. Yavruzade (Kılıcı) Hacı Hüseyin Efendi: Tabakhane mahallesinde bulunan Yavruzade Tekkesinin kurucusu olan Hacı Hüseyin Efendi Savlı olup, 1769’da doğmuş ve 1858 yılında ölmüştür. Tavganalı Şeyh Hacı Mehmet Nuri Efendi: Ispartalı olup, Hacı Bektaşi Veli dergahına Postnişin ve şeyh olarak gönderilmiştir. İskender Mahallesinde tekke kurmuş ve 1872 yılında ölmüştür. Ağrı ve sızı giderici dualar ve muskalar ile ün yapmıştır. Yedi Şehitler: Yedi Şehitler, yedi ayrı mezarda gömülü olup, en ünlüleri Kesikbaş Gazi’dir. Isparta’nın ilk fetih yıllarında düşmanla yaptıkları savaşta her birinin bir bölgeyi koruduğu, şehit olmalarıyla öldükleri yere gömüldükleri söylenir. Tabakhane Camii yanında Kesikbaşa ait bir türbe vardır. Türbenin kövke yapısı çokgen gövdelidir. Yedişehitlerden birisi Şeremed Dede adıyla İskender Mahallesinde, diğeri Hu dede adıyla Doğancı Mahallesinde, diğerleri Kurtuluş ve Yenice Mahallelerinde medfundur. Veli Baba Sultan Türbesi: Senirkent’in 3 km kuzeyindeki Uluğbey (eski adı İlegöp) kasabasındadır.

Isparta İli Tarihi 15

 1237 yılında yaptırılan han 64 yıl gibi kısa bir süre sonra bir yangınla işlevini yitirmiştir. Hanın tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 1993 yılında kervansarayda yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan geometrik süslü taş parçası Dündarbey Medresesinin portalindeki sol mihrabiyenin çerçeve bordüründeki kırık yere tam oturmuş ve kompozisyon tamamlanmıştır. Dündar Bey Medresenin 1301 yılında inşası sırasında portalin handan sökülerek taşındığı ve dolayısıyla hanın inşa tarihinin portalde belirtildiği üzere 1237 yılında yapıldığı kesinlik kazanmıştır. Gelendost Hanı (Kudret Hanı): Eğirdir Gölünün doğu tarafında, Yeşilköy mevkiînde bulunan Gelendost Hanı Selçuklu kervansaray planına uygun olarak inşa edilmiştir. Diğer Selçuklu hanları kadar itinalı olmayıp, duvarları kaba bir işçilik göstermektedir. Yıkık portalden içeriye girildiğinde simetrik olarak avluya açılan tonozlu oda, daha ileride iki tarafında dörder revak ile avlu uzanmaktadır. Revak tonozları avluya paraleldir.
 Üstü kapalı olan bölüm daha dar olarak yapılmıştır. Bu bölüm girişi olan ikinci portalin sivri nişi içerisinde kitabe yeralır. Kitabeye göre han, M. 1233 yılında Mubarezettin Ertokuş tarafından yaptırılmıştır. İSPARTA İLİ ÇARŞILAR Bedesten (Firdevs Bey Bedesteni): Mimar Sinan Camiine gelir sağlamak için Isparta Valisi Firdevs Bey tarafından 1561 yılında yaptırılmıştır. Mimar Sinan üslûbunu taşıyan bu yapı düzgün kesilmiş kövke taşlarıyla yapılmıştır. Kuzey güney doğrultusunda uzanır ve her iki yönden birer girişi vardır. Kurşun kaplı beşik-tonoz çatısı 1967 yılında gördüğü onarımla değiştirilerek ahşap çatı ile kaplanmış ve içindeki dükkanlarla birlikte hizmete girmiştir. Eski Üzüm Pazarı Dükkânları: Mimar Sinan Camiine gelir elde etmek için bedesten ile cami arasında 16 adet dükkân kövkeden ve ikişer katlı olarak yapılmışlardır. Dükkanların ikinci katına dar birer merdivenle çıkılır ve çatı tonozla örtülüdür.
 İSPARTA İLİ TÜRBE VE YATIRLAR
 Türbeler-Yatırlar Piriefendi Sultan (Piri Mehmet Halife) Türbesi: Isparta’nın namazgâh yöresinde, şimdiki Halı Sarayı-Sümer Bank karşısındaki yerde bulunan türbe, yerinden kaldırılıp eski mezarlığa nakledilmiştir. Fakat mezar daha sonra bulunduğu yerden kaybolmuştur. Piriefendi Sultan’ın asıl adı Piri Mehmet Halife’dir. Kendisi (Seyit Ahmet Buhari) halifelerinden olup, vatanı olan Isparta’da uzun süre oturmuş, 1554 yılında vefat etmiştir. Hakkında pek çok rivayet bulunmaktadır. Bunların en önemlisi hâlâ aramızda yaşadığı ve sağlığında Sarıdere’de dağın eteğinde abdest alacak su bulamadığından asasını vurduğu yerden su fışkırmasıdır. Piriefendi’nin sağlığında, Manisa-Konya ve Kütahya Valiliklerinde bulunan ve bir ara Isparta’ya gelen Sultan II. Selim (Sarı Selim) Piriefendiyi ziyaret ettiğinde “Büyük Şehzade Mustafa’ya taht nasip olmayacağını, Kanuni’den sonra kendisinin padişah olacağını” söylediği 1556 yılında padişah olunca, kargir türbeyi yaptırdığı söylenir. Piriefendi Sultan Karaağaç Mahallesinde evine yakın bir yerde, dolma çeşme ile bir mescit ve bir de okul yaptırmıştır. Halife Sultan Türbesi: Şehrin dışında türbesi olan Halife Sultan farazî (miras payları açıklayıcısı) olarak ün yapmış Seydi Halifedir. Bugün türbenin kenarları beton ve üzeri demir açık çatı ile örtülmüştür. Bu zatın Feraiz Ruh’al Şuruh adlı eserin yazarı olduğu, sağlığında nice kerametler gösterdiği söylenmekte ise de adı geçen eserin önsözünde ve başka kaynaklarda

Isparta İli Tarihi 14

 Şarkikarağaç Medreseleri: Şarkikaraağaç ilçesinde günümüze ulaşan medrese kalmamıştır. Adı bilinenler ise şöyle sıralanabilir: Durmuş Efendi Medresesi, Hacı Emin Efendi Medresesi (Minareli), Süleyman Efendi Medresesi, Beşkonaklızadeler Medresesi, Koca Rüştü Efendi Medresesi, Müftü Ragıp Efendi Medresesi, Hartuşlu İbrahim Efendi Medresesi ve Hacı Sait Efendi Medresesidir. Gargılı Lala Medresesi (Taş Medrese): Uluborlu İlçesinde, Aladdin Caminin güneyinde, Hamitoğulları Beyliği döneminde yapılan medrese bugün harap durumdadır. Kapalı avlulu plan tipindeki medresenin üst kısmı tuğladan yapılmıştır. Medresenin 10 odası vardır. Eğirdir Dündar Bey Medresesi (Taş Medrese): Medrese, 1237 yılındaSelçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında han olarak yapılmış, daha sonra 1301 yılında Hamidoğlu Dündar Bey tarafından medreseye çevrilmiştir. Medrese iki katlı olup, 30 hücresi vardır. Büyük dış kapısının fevkalâde süsü ve mimarî değerinin üstünlüğü ile şöhret bulmuştur. Dış kapıdan içeriye girilince, küçük antreden sonra ikinci bir kapıdan geçilerek ortasında şadırvan olan avluya girilir. İkinci kata 12 basamaklı bir merdivenden çıkılır. Medrese 11 odalı olup, 6’sı avlunun sağında, 5’i solundadır. Kitabeleri Selçuklu sülüsü ile büyük kapının etrafına kazılmıştır.
 İSPARTA İLİ HAN VE KERVANSARAYLAR
 Hanlar ve Kervansaraylar Hanlar ve kervansaraylar, bilhassa Selçuklu devrinin eserleri olup, anıt değeri taşıyan tarihi yapılardır. Hanlar ve kervansaraylar askerî ve sivil özelliklidirler. Askerî sevkiyatlarda ve ticaret kervanlarının konaklamasında bilhassa güvenlik görevini de yerine getirmeleri bakımından Selçuklu Döneminde önemli bir görev ifa etmişlerdir. Isparta il sınırları içinde bulunan kervansarayların tamamı Konya-Antalya yolu üzerinde yer almaktadır. Bu gün Isparta’da eski hanlardan hiçbiri ayakta kalmamıştır. Eskilerden bilinenler ise şunlardır: Kerimpaşa Hanı, Antalyalıoğlu Hanı, Hatipoğlu Hanı, Alaybeyoğlu Hanı, Pamuk Hanı, Vakıfhan, Kereste Hanı, Nalbant Hanı. Eğirdir Hanı: Yeni mahallede bulunan Eğirdir Hanı, klâsik Selçuklu hanları 
özelliğini taşımaktadır. İlçe merkezinin 3 km güneyinde, göl kıyısında yer alan yapı Anadolu Selçuklu kervansaraylarının en büyüklerindendir. Konya-Antalya kervan yolu üzerindeki yapı avlu ve kapalı mekan olmak üzere iki bölümlüdür. Her iki bölüm de yıkılmıştır. Avlunun doğu duvarı ortadan kalkmış, günümüze kalabilen diğer beden duvarlarının kaplamaları sökülmüş, bu nedenle duvarlar bir hayli incelmiştir. Açıkta kalan moloz taş örgünün içine sızan sular duvarların daha fazla yıpranmasına sebep olmaktadır. Eğirdir Hanı, 1237 yılında II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır.

Isparta İli Tarihi 13

 Doğu batı yönünde uzanan kilise dikdörtgen planlı olup, üç nefli ve apsislidir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Yan duvarlar moloz taş ile örülmüştür. Çatı beşikçatı olup, içyüzü harç sıvalıdır. Dışı sıvalı ahşap direkler üzerine oturan çatı alaturka kiremitle kaplıdır. Yapının doğu duvarında dışa çıkık yarım yuvarlak apsis bulunmaktadır. Apsisin aydınlatılması altta bir, üstte ikinci kat seviyesinde iki pencere ve en üstte yuvarlak bir pencere ile yapılmaktadır. Pencere kenarları beyaz mermer bloklarla çevrelenmiştir. İçte alçı süslemeler dökülmüştür. Kilise Göller Bölgesi Araştırma Projesi dahilinde restorasyon kapsamına alınmış, daha sonra çatı kaplaması yenilenerek, dış duvarları yapılmış, iç ahşap kısımlar yenilenmiştir. Aya Georgios Kilisesi: Eğirdir ilçesi Barla Kasabası Rum mahallesinde yeralan kilise dikdörtgen planlıdır. Kilisenin dış duvarları, narteks kısmı ve orta mekanı moloz taşlarla yapılmıştır. Narteks binanın güneyindedir. Doğusunda üstte yuvarlak kemerli bir pencere, altında niş vardır. Orta mekan üç neflidir. Doğuda apsis, yanlarda birer niş vardır. Yapı oldukça tahrip olmuş bir durumdadır.
 İSPARTA İLİ MEDRESELER
 Medreseler Isparta il merkezinde bugün hiç bir medresenin izi kalmamıştır. Sadece isimleri bilinmektedir. Bunlar sırasıyla şöyledir: Sa’diye Medresesi, Şakirzade Medresesi, Harabizade Medresesi, Hasan Efendi Medresesi, Müftü Efendi Medresesi ve Mehdioğlu Medresesi. Atabey Gazi Ertokuş Medresesi: Medrese, I. Alaaddin Keykubat zamanında, Selçuklu uç kumandanı Mübarizeddin Ertokuş tarafından H. 621 / M. 1224 yılında yaptırılmıştır. Medresenin taşları Agrai (Atabey) ve Seleukeia Sidera (Bayat) harabelerinden getirilmiştir. Medrese “Kapalı Tip Medrese” türüne girer ve dış avlu, iç avlu ile türbe ve medrese odalarından oluşur. Medresenin hücreleri zemin katta olup, üzerleri kubbelidir. İç avluda bir havuz ve üstünde ortası açık bir kubbe vardır.
 Bu kubbe yarım kemerlerle dört mermer direğe dayanmaktadır. Medresenin portali ve yan nişleri, daha sonraki Selçuklu Medreselerine göre daha sade bir tezyinatla işlenmiştir. Fakat bu sadelik içinde portal birkaç bordürle canlandırılarak olgun bir cephe tesiri yaratılmıştır. Medresenin içinde hiçbir dekor bulunmadığından, sadece mimarî kuvvete dayalı değişik bir mekan ifadesi elde edilmiştir. Burada büyüklük ve ahenk bakımından gerçekten az görülen tesire varılmıştır. Taş mihrabıyla Anadolu Selçuklu eserlerinin nadir örneklerindendir. l993 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Isparta İli Tarihi 12

Caminin muhtelif zamanlarda onarımlar geçirdiği bu yüzden 15-16. yüzyıla ait olan bu yapının günümüzde orijinalinden ayrıldığı gözlenmektedir. Yalvaç Yeni Camii: Yalvaç merkezinde ve Devlethan Camisinin hemen önünde yer almaktadır. Duvarları dıştan moloz taş, içten horasan harcı ile yapılan ve 19. yüzyıla ait olan yapı, yaklaşık kare bir plana sahip olup, dört sütun üzerine oturan bir kubbeye sahiptir. Tavanı kırma çatı ile örtülüdür. Minare kuzeybatı köşede bulunmaktadır. Mihrabı ve minberi düz ve sadedir. Kubbede bulunan süslemeler son dönemde onarılmıştır. Yalvaç Leblebiciler Camii: Bu yapı da oldukça sade dış cephelere ve bir harime sahiptir. Devşirme malzeme ile yapılmıştır. Girişin sağında, tuğla malzeme ile tek şerefeli olarak yapılmış bir minaresi vardır. 
İSPARTA İLİ KİLİSELER
 Kiliseler Aya Baniya (Aya Payana) Kilisesi: Isparta’nın eski yerleşme yerlerinden olan Turan Mahallesindedir. 1750 yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Ana aksı kuzey-güney istikametinde olan kilise dikdörtgen planlı, üç nefli ve apsislidir. 15 x 26 m ölçülerindeki yapının kuzey, batı ve doğudan birer giriş kapısı vardır. Tavan ahşaptan yapılmış olup, dışı harçla sıvanmış çapraz tonozla örtülüdür ve on sütun üzerine oturur. Sütunların içi ahşap dışı sıvalıdır. Sütunlar kaidesiz ve korint başlıklıdır. Apsis, tabanı ana mekandan 70 cm daha yüksektedir. Apsis altta üç büyük üstte üç küçük pencere ile aydınlatılmaktadır. Apsis dışta beşgendir. Pencere pervazları dıştan kesme taşlarla kemerli yapılmıştır. Yapı l993 yılında Göller Bölgesi Projesi dahilinde restorasyon kapsamına alınmış; fakat; fazla bir çalışma yapılamamıştır. 1999 yılında kilisenin çatısı tamamiyle yenilenmiştir. 
 Aya Ishotya (Yorgi) Kilisesi: Doğancı Mahallesinde yer alan kilisenin yapım tarihi 1857-1860 yılıdır. Bununla ilgili giriş kapısı üzerinde bulunan kitabe bugün Isparta Müzesinde bulunmaktadır. Yazıt Rum alfabesi ile Türkçe yazılmıştır. Doğu-batı yönünde uzanan yapı dikdörtgen planlı üç nefli, apsisli ve nartekslidir. Dış duvarlar yerel taş kövke ile yapılmıştır. Batı, kuzey ve güneyden birer girişi vardır. Kuzey girişi üzerinde dışarı taşkın ve iki sütun üzerine oturan yağmurluk vardır. Yapının çatısı kövkeden çapraz tonozla örtülüdür. Neflerin yükseltisi çatıda izlenir. Narteks iki kısımdır. Narteks önündeki çan kulesinin çanı bugün Isparta Müzesinde yer alır. Çanın yapım tarihi 1903 yılıdır. Çatıdaki pencereler üçgen alınlıklı dikdörtgen ve yuvarlaktırlar. Apsis doğu yönünde olup, tabandan 60 cm yüksekliktedir. Apsis tabanı çay taşlarıyla döşenmiştir. Apsis dışta beş kenarlıdır. Sütunlar ve yan duvarlar alçı ile sıvanmış, resimlerle süslenmiştir. Emre Mahallesi Kilisesi: Sultan III. Selim zamanında müslüman olmayanların da mabet yapabilmelerine imkân veren fermanla birlikte Emre mahallesinde eski bir kilisenin temelleri üzerine bir kilise yapılarak, 1794 yılında bitirilmiştir. Bugün bu kilise yıkılmış ve temelleri üzerinde bir ev vardır. Çevresinde yaklaşık 5’er metre uzunluğunda siyah sütunları vardır. Aya Stefanos (Yeşilada) Kilisesi: Eğirdir ilçesi Yeşilada içinde bulunur.

Isparta İli Tarihi 11

 Barla Çeşnigir Sinan Paşa Camii: Barla Kasabası Orta Mahallede bulunan caminin kapı üzerindeki kitabesinden H. 777 / M. 1376 tarihinde Çeşnigir Sinan Paşa tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. Buna göre caminin Isparta ve civarının Osmanlı İdaresine geçmesinden altı yıl önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Yan duvarları kargir, üzeri ahşap ve toprak damlı, minaresi sovan biçimli ve renkli tuğlalardan yapılmıştır. Kapının içerisinde sol tarafta gömülü bulunan bir kişinin mezar taşında Hafız Tuti’i Karamani ibaresi ve H. 794 / M. 1392 tarihi görülmektedir. Cami, 1878 yılında onarılarak damı kiremitli hale getirilmiştir. Cumhuriyet döneminde tekrar onarılarak bugünkü durumuna getirilmiştir. Yılanlıoğlu Cami (Yılanlı): Yılanlıoğlu Şeyh Ali 1809 yılında kendi köyü olan Yılanlı’da bir cami yaptırmıştır. Son yıllarda onarılan cami bugün kiremitli bir çatı ile örtülmüştür. Sütçüler Sefer Ağa Camii: İlçe merkezinde 1296 yılında hayırsever bir kadının maddi desteği ile Sefer Ağa adında bir zat tarafından yaptırılmıştır. Kapısının üzerinde Arap harfleri ile Türkçe yazılmış bir kitabe vardır. 1955-1959 ve 1977 yıllarında restore edilmiştir. Şarkikaraağaç Ulu Camii (Cami-i Kebir): Camii H. 680 / M. 1282 yılında Selçuklu Sultanlarından Feramuz oğlu Alaaddin Keykubat döneminde Ömer bin Ali tarafından yaptırılmıştır. Camii zaman içinde haraplaşması sebebiyle Fatih Sultan Mehmet döneminde H. 860 / M. 1456 tamir edilmiştir. Zamanla minaresiyle birlikte daha pek çok tamir görmüş, üzeri vakıflar tarafından çatı yaptırılarak çinkoyla örtülmüştür. Uluborlu Alaaddin Camii(Ulu Camii): Eski kasabada yeralan cami Sultan Alaaddin Keykubat zamanında H. 629 / M.1231 II. Kılıç Arslan’ın torunu ve Tuğrul Şahın kızı tarafından yaptırılmıştır
. H. 680 / M. 1281 yılında Bedrettin Ömer bin Emirülhaç tarafından Gıyaseddin Mes’ud II’nin saltanatı zamanında tamir edilmiştir. Caminin kuzey, doğu ve batıya açılan üç kapısı ve tek şerefeli olarak tuğladan yapılma bir minaresi vardır. Dört sütun üzerine oturtulmuş iki kubbesi, 35 penceresi ile 3 kapısı vardır. 1652 yılında yerli halktan Vahap Kadı tarafından ikinci tamiri yaptırılmıştır. 1909 yılında yanan cami, 1927 yılında yeniden elden geçirilmiştir. Sıvası, boyası ve yazıları da 1932 yılında Hacı Nuri Altın tabak tarafından yapılmış, cami kitabesinde şu ifadeler yer almaktadır: “Bu mübarek mescit, Kılıç Arslan’ın oğlu şehit Sultan Tuğrul Şahın, âlim dünya ve dinin koruyucusu, İslam’ın ve müslümanların seçkini olan kızı Melike-i Adile’nin malından olmak üzere, en ulu padişahlar padişahı alemdar Allah’ın gölgesi mesabesinde olan, dünya ve dininin şerefçe yücesi Fatih babası
 Keyhüsrev oğlu Keykubat’ın hüküm sürdüğü günlerde H. 629 yılının Recep ayında kendisi tarafından yaptırılmıştır. Allah ikbalini daim etsin”. Yalvaç Devlethan Camii: Caminin kesin yapılış tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Bununla birlikte caminin Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesud’un ortanca oğlu devlet adına yaptırıldığı ya da Selçuklu hükümdarlarından birinin kız kardeşi olan Devlet Hatun tarafından yaptırıldığı görüşleri vardır. Cami Yalvaç’ın merkezindedir. Devşirme malzeme ile yapılan cami, beylikler devri cephe özelliğine sahip olup, enine atılmış üç sütun dizisi ile dört sahana ayrılmış üzeri kırma çatı ile örtülü bir yapıdır. Caminin tek minaresi yapının kuzeydoğu köşesinde yer almaktadır. Mihrabı ve minberi düz sadedir.

Isparta İli Tarihi 10

 “Kadı Mescidi” yıktırılarak yerine bu cami yapılmılştır. Kare planlı, ahşap tavanlı ve üstten kırma çatıyla örtülü caminin kuzeyinde son cemaat yeri kuzeybatı köşesinde bir minaresi vardır. Camii 1832, 1879, 1888, 1914 ve 1950 yıllarında onarım görmüştür. Caminin doğu cephesinde altta üç, üstte dört, batı cephesinde altta üç, üstte beş, güney cephesinde altta ve üstte dörder pencere açıklığı ile doğu ve batı cephelerinde birer tali giriş açıklığı yer almaktadır. Açıklıkların tamamı taş söveli ve sivri kemerlidir. Batı cephesinin kuzey ucunda yer alan iki şerefeli minaresi kare kaide üzerinde yükselir. Köşeleri pahlı pabuçla geçilen gövdenin şerefe altları mukarnaslıdır. Kare şeklinde turkuaz çini plakalarının birbirine köşelerinden birleştirmek suretiyle oluşturulan birer süsleme şeridi gövdede yer alan taş bilezikleri alttan ve üstten sınırlandırmaktadır. Ayrıca peteğin külahla birleştiği kesimde turkuvaz çini plakalar göze çarpar. Son cemaat yeri yedi sütunla desteklenen düz ahşap tavanlıdır. Üstten kırma çatıyla örtülüdür. Çatı giriş ekseninde üçgen alınlıklıdır. Harimin son cemaat yerine bakan cephesinde üstte beş, altta dört adet sivri kemerli pencere vardır. Eksende bir giriş kapısı yer alır. Cephe yüzeyinde, mihrabiyeler ile bunların çevresinde yoğunlaşan XVIII. yy. Kütahya çinileri bu cephede önemli süslemeyi oluşturur. Duvar üzerinde bitkisel ve geometrik süslü devşirme malzemeler de vardır. Harim içi, ahşap direklerle üç bölüme ayrılmış ve Kütahya çinileri ile süslenmiştir. Küçük Gökçeli Kırık Minare Camii: Cami yıkılmış olup, bugün yerine yeni küçük bir cami yapılmıştır. Minaresi eski olup, tuğladan yapılmıştır. Yapı tekniğine göre Anadolu Selçukluları döneminde XIII. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. 1402 yılında 
Timur istilası zamanında tahrip olmuştur. Minaresi Anadolu Selçuklu döneminin mimari özelliklerini taşımaktadır. Minarenin kaidesi düzgün kesme taştan olup, silindirik gövde kırmızı tuğladandır. Atabey Sinan Camii (Kurşunlu Camii): Bu yapıya Defterdar Burhanettin Paşa Camii de denilmektedir. Isparta’daki Firdevs Bey Camisi gibi Mimar Sinan stiliyle H. 1000 / M. 1591 yılında yapılmıştır. Tek kubbeli olan yapının kubbesi kurşun kaplıdır. Caminin minaresi, basamak merdiveni, orta direk ve dış duvarının bir bütün olarak oyulduğu kasnakların üst üste dizilmesiyle meydana gelmiştir. Feyzullah Paşa Camisi: Feyzullah Paşa Camisi Atabey’in Müftü Mahallesinde, Ertokuş Medresesinin tam karşısında bulunur. Medrese avlusu ile cami arasında 5-6 metrelik yol vardır. Böcüzade Süleyman Sami’nin el yazması Isparta Tarihinde adı geçen caminin H. 900 / M. 1495 yılında yapıldığı yazıyorsa da buna imkan yoktur. Çünkü Osmanlıların kuruluşundan XIX. yy. başına kadar geçen dönemde Köprülüzadeler dışında (Fazıl, Feyzullah, Fazlullah) adında biyografisi verilen paşadan başka birisine rastlamak mümkün olmamaktadır. Yapılış tarihi 1645-1648 yılları arasıdır. Caminin üstü eskiden toprak damla örtülüyken, zamanla harap olduğu için 1924 yılında yıkılarak yeniden bugünkü haliyle yapılmıştır. Yapımı sırasında eski gelenek izlerini taşıyan ahşap sütunlar ve tahta işlemeler aynen tekrar kullanılmıştır. Caminin tuğla minaresi sağlam olduğundan aynen bırakılmıştır. 
Minarenin kuzeye bakan kısmında kürsü ile gövde arasında yani pabuç kısmında H. 1278 / M. 1861 tarihli bir kitabe vardır. Bu kitabede minarenin belirtilen tarihte Mehmed Uşşaki tarafından imar edildiğinden söz edilmektedir. Eğirdir Hızırbey Cami: Halk arasında Ulu Camii olarak da bilinip, resmi kayıtlardan caminin yapılış tarihi hakkında bir bilgiye rastlanılamamıştır. Bununla birlikte Hızırbey (Ö. 1328) tarafından duvarlar kargir ve üstü toprak damlı olarak yaptırıldığı düşünülmektedir. 3000 kişinin aynı anda ibadet yapabildiği caminin damında kışın biriken karları atmak için damın bir bölümü açık bırakılmış ve caminin içinde bir kar kuyusu yapılmıştır. Cami, 1814 Eğridir de çıkan yangında yanmıştır. Eğridir mütesellüm ve muhafızı Yılanlıoğlu Şen Ali Ağa tarafından halktan toplanan yardımlarla eski tarzına uygun bir şekilde yeniden inşa edilmiştir. 1883 yılında da Hacı Murat Ağa öncülüğünde çatısı kiremitle örtülmüştür. Caminin minaresi Dündar Bey Medresesi ile Hızırbey Camiinin ortak duvarını oluşturan kale suru üzerinde kale kapısı üzerinde inşa edilmiştir. Bu şekliyle oldukça orjinaldir
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız